İnsan…
Ah insan…
Ve merak eden insan…
Beyan…
Ah Beyan…
Ve her sorunun karşılığı olan beyan…
Nazarın bile karşısında çatladığı o gerçek beyan…
İnsan ve Beyan…
Şüphesiz insan hangi beyana yüz çevirdiğinin farkında değildir…
Karşı koyamadığı merakı,
Karşı koyamadığı nefsine yenilip, o reddettiği gerçek beyan…..
Her insanın kendi şahidi olduğu o günden bu yana…
Aleyhine işlediğinin farkında değil midir zaman…
İki göz arasındaki dengeyi kuran…
Ve iki yüz arasındaki…
Ve iki kol arasındakini…
Ve iki bacak…
Ve iki doğu…
Ve iki batı…
Ve örtüşen iki…
Ve zıtlaşan iki…
Değil midir ki sayılamaz ikileri yaratan?
Bizzat sıfatı değil midir mizan?
O dengeyi kuranın açıklaması değil midir Kur’an?
O halde sen insan…
Her şeyiyle seni saran…
Sığınmalı değil miydin o acımazsız düşmandan…
Mizan…
Ah mizan…
Ki onu var etmeden hiçbir şeyi var etmedi Yaratan…
Zaman…
Ah zaman…
Ki onu var etmeden kahır ve ümidi var etmedi Yaratan…
“İnsanlar bu gerçeklere inanmazlarsa artık neye inanacaklar?” diyen gerçek beyan…
İnsan yaratılır… ve ona diğer her yaratılan bir beyandır…
Ve o yaratılanların varlığı… ve hareketi…
İnsan yaratıldı…
Ve o beyanların açıklaması ona öğretildi…
Ve her öğretilenler bizzat kendisi tarafından unutuldu…
Unutulan beyan…
Oyuna dahil olan insan…
Bozulan mizan…
Artık kişinin aleyhine işleyen zaman…
Gözler gerçeğe kör…
Kulaklar faydaya sağır…
Ve kalpler mühürlü…
Süs yalanı gizlemiş…
Ve parlak bir karanlık oluşmuş…
Artık iki büyük zıtlık karşı karşıya…
Biri sorunu çıkaran…
Biri çözüm arayan…
Biri danışan…
Biri danışman…
Oysa hangi iş kaybetmek için yapılır?
Hangi anne bozmak için yetiştirir?
Ve hangi hoca cahil bırakmak için?
Peki neden işinde işsiz kalır insan?
Neden çocuk ailesine düşman?
Ve okulda cahil kalan…
Cevabı yine yanlış beyan…
Çünkü unutuldu gerçek beyan…
Oyunun içine girdi insan…
Ve artık zararına işliyor zaman…
Elde kalan sadece bozulan mizan…
Artık iki topluluk oldu insan…
Çoğu çoğunu anlamayan…
Ve pek azı pek azını anlayan…
İşte bu bir beyan…
Peki sen kimsin?
Danışan?
Danışman?
Yoksa danışan danışman?
Yahya HAMURCU
Ah insan…
Ve merak eden insan…
Beyan…
Ah Beyan…
Ve her sorunun karşılığı olan beyan…
Nazarın bile karşısında çatladığı o gerçek beyan…
İnsan ve Beyan…
Şüphesiz insan hangi beyana yüz çevirdiğinin farkında değildir…
Karşı koyamadığı merakı,
Karşı koyamadığı nefsine yenilip, o reddettiği gerçek beyan…..
Her insanın kendi şahidi olduğu o günden bu yana…
Aleyhine işlediğinin farkında değil midir zaman…
İki göz arasındaki dengeyi kuran…
Ve iki yüz arasındaki…
Ve iki kol arasındakini…
Ve iki bacak…
Ve iki doğu…
Ve iki batı…
Ve örtüşen iki…
Ve zıtlaşan iki…
Değil midir ki sayılamaz ikileri yaratan?
Bizzat sıfatı değil midir mizan?
O dengeyi kuranın açıklaması değil midir Kur’an?
O halde sen insan…
Her şeyiyle seni saran…
Sığınmalı değil miydin o acımazsız düşmandan…
Mizan…
Ah mizan…
Ki onu var etmeden hiçbir şeyi var etmedi Yaratan…
Zaman…
Ah zaman…
Ki onu var etmeden kahır ve ümidi var etmedi Yaratan…
“İnsanlar bu gerçeklere inanmazlarsa artık neye inanacaklar?” diyen gerçek beyan…
İnsan yaratılır… ve ona diğer her yaratılan bir beyandır…
Ve o yaratılanların varlığı… ve hareketi…
İnsan yaratıldı…
Ve o beyanların açıklaması ona öğretildi…
Ve her öğretilenler bizzat kendisi tarafından unutuldu…
Unutulan beyan…
Oyuna dahil olan insan…
Bozulan mizan…
Artık kişinin aleyhine işleyen zaman…
Gözler gerçeğe kör…
Kulaklar faydaya sağır…
Ve kalpler mühürlü…
Süs yalanı gizlemiş…
Ve parlak bir karanlık oluşmuş…
Artık iki büyük zıtlık karşı karşıya…
Biri sorunu çıkaran…
Biri çözüm arayan…
Biri danışan…
Biri danışman…
Oysa hangi iş kaybetmek için yapılır?
Hangi anne bozmak için yetiştirir?
Ve hangi hoca cahil bırakmak için?
Peki neden işinde işsiz kalır insan?
Neden çocuk ailesine düşman?
Ve okulda cahil kalan…
Cevabı yine yanlış beyan…
Çünkü unutuldu gerçek beyan…
Oyunun içine girdi insan…
Ve artık zararına işliyor zaman…
Elde kalan sadece bozulan mizan…
Artık iki topluluk oldu insan…
Çoğu çoğunu anlamayan…
Ve pek azı pek azını anlayan…
İşte bu bir beyan…
Peki sen kimsin?
Danışan?
Danışman?
Yoksa danışan danışman?
Yahya HAMURCU
Ve artık zararına işliyor zaman
YanıtlaSilİnsan ve zaman
Zaman harcadıkça insan zamanla oluverir harcanan
Kuvvet gerçekten gelir her daim kaleminiz kuvvetli olsun
Mizanı bozulmuş, beyanı bozulmuş, gerçek beyandan upuzaklara düşmüş olan insan yolunu nasıl bulacak? Stephen King okuduğu kadar Rabb'in beyanını hiç okumamış... Bilmem hangi CEO'nun başarı sırları kadar, Rabb'in verdiği sırları merak etmemiş... IMDB Puanı Yüksek Filmleri izlediği kadar Rabb'in yarattığı kainatı izlememiş... Her şey beyan da okuyan kim?
YanıtlaSilArtık iki topluluk oldu insan…
YanıtlaSilÇoğu çoğunu anlamayan…
Ve pek azı pek azını anlayan…
Gerçeği her inkar ettiğinde aslında istediği sonuca ulaşamayacağını fark edebilse insan... Rabbinin dediğini yapınca zarar göreceği gibi bir yanılgıya katılmaktan arınabilse... asıl Onu yaratanin onu kendisinden daha çok çıkarını gözettiğini bilse... nefsine rağmen gerçekse kesinlikle beni yüceltir deyip teslim olabilse insan... gerçek kandırmaz, aldatmaz ortada bırakmaz... gerçekle yalan bir değil-dir... teşekkürler hocam...
YanıtlaSilinsanın derinliklerine inip çözüm ne de güzel verilmiş.. devamınını merakla ilgiyle bekliyoruz
YanıtlaSilteşekkürler
İnsanın aslında ona verilenlerle nereden başlayıp, nerelere gelmesi gerektiğini, ama nerelere gittiğini, gerçeklerle açıklayan ne güzel bir yazı olmuş. Teşekkürler hocam, ilminize teşekkürler, ilminizi nasip edene hudutsuz şükürler...
YanıtlaSil